PASAPORT VERİLMEME TAHDİDİ VE YURT DIŞI YASAĞI NASIL KALDIRILIR?
- averenkaratas
- 19 Nis 2024
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Nis 2024
İdare tarafından tesis edilen pasaport verilmeme ve yurt dışına çıkış yasağına ilişkin tahdit (sınırlama) işlemlerine karşı açılan davalara hukukumuzda sıklıkla karşılaşılmaktadır. Söz konusu tahditlerin birçoğu hukuka aykırı ve keyfi olarak idare tarafından konulmakta ve herhangi bir gerekçe dahi sunulmamaktadır. Aleyhlerine konulan yasaklar nedeniyle vatandaşların eğitim hakkı, çalışma hürriyeti, din ve ibadet özgürlüğü, seyahat hürriyeti ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı gibi Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri açıkça ihlal edilmektedir. Hiçbir hukuk devletinde açıkça hukuka aykırı bu uygulamalara icazet verilmez. Nitekim aynı konuda açılan bir çok davada idare mahkemeleri mağduriyetlerin giderici nitelikte kararlar verdiğini görmekteyiz.
2016 yılında yaşanan darbe girişimi sonrası yaklaşık 300.000 kişinin pasaportuna gerek Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK'lar) ile gerek idari işlemlerle tahdit konulduğu bilinmektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun Ek-7'nci maddesini anayasaya aykırı bularak iptal etmesi üzerine söz konusu tahditler 01.08.2022 tarihi itibariyle hükümsüz kalmıştır. Bu tarihten sonra İçişleri Bakanlığı tarafından bahsi geçen kişiler hakkında tekrar pasaport verilmeme şeklinde idari tahdit ve yurt dışı yasağı konulduğu görülmektedir. Ancak idare tarafından sonradan tesis edilen bu işlemler de Anayasaya aykırıdır. Anayasanın 23'ncü maddesine göre "Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir." Anayasanın amir hükmü karşısında idare tarafından tesis edilen bu yöndeki işlemler açıkça hukuka aykırıdır ve bu kararlara karşı idare mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Zira idare tarafından hiçbir şekilde bu yasaklar kaldırılmamakta ve kişiler hakkında belirli sürelerde tekrar inceleme yapılmamaktadır.
Tam bu noktada hakim ya da mahkeme kararına dayanılarak konulan yurt dışı yasaklarını ayırmak gerekir. Zira bu yasaklar idare tarafından tesis edilen bir işleme dayanmaması sebebiyle idarenin sorumluluğunda değildir. Söz konusu yasaklar bakımından idareye husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Bu tarz durumlarda yapılması gereken şey, aleyhe karar veren hakimlik ya da mahkemeden söz konusu yasağın kaldırılmasını talep etmek olacaktır. Unutulmamalıdır ki yurt dışı yasağının kaldırılması talebine ilişkin mahkemelere yeknesak bir başvuru yapılması mümkün değildir. Somut dosyanın detaylıca incelenmesi üzerine gerekli iddia ve savunmalar ışığında mahkeme ya da hakimliğe başvurulması yerinde olacaktır.
Pasaport verilmeme ve yurt dışı yasağına ilişkin davalarda sürecin baştan itibaren doğru yürütülmesi son derece önemlidir. İlk olarak haklarında bir idari kararın olduğunu öğrenen kimselerin aleyhlerine konulan işlemin kaldırılması talebiyle idareye başvurması gerekmektedir. İdari başvurunun bir dilekçe vasıtasıyla işlemi tesis eden kuruma yapılması gerekmektedir. İlgili kurum dilekçeyi almak zorundadır. Zira aksi durum dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi suçuna vücut vermektedir. Bu sebeple idare çeşitli gerekçelerle başvuru dilekçesini almamazlık edemez. Kamu kurumlarında dilekçeler evrak kayıt, gelen evrak vb. isimlerdeki birimlerce teslim alınmaktadır. İlgili dilekçeyi davalı kuruma verdiğine dair evrak kayıt numarasının alınması idareye başvurunun takibi ve dava açıldığı zaman başvuru yapıldığını ispatlanması açısından son derece önemlidir.
Haklarında idari işlem tesis edilen kimselerin birden fazla kez idareye başvurmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. İdare tarafından başvuruya olumsuz cevap verilmesi veya hiç cevap verilmemesi bu neticeyi değiştirmemektedir. Nitekim birden fazla başvuru yapılmasını engelleyen bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Yine KHK ile haklarında pasaport verilmeme ya da yurt dışı yasağı tahditleri konulan kimseler de tahditlerin kaldırılmasını idareden isteme ya da tahditlere karşı dava açma hakkına sahiptir. Gerek KHK'lar gerek talepleri reddedilmiş olanlar gerekse daha önce hiç tahditlerinin kaldırılmasını talep etmemiş olanlar başvurularını tekrarlayabilirler. Zira muhatapların ömürleri boyunca pasaport almasını ya da yurt dışına çıkmasını engellemek açıkça Anayasaya aykırıdır. Bu sebeple idare tarafından her yeni başvuru mevcut durumlar çerçevesinde yeniden değerlendirmeli ve yargı denetimine açık gerekçeli bir karar verilmelidir.
İdare tarafından başvuruya olumsuz cevap verilmesi halinde İdare Mahkemesine 60 gün içinde dava açılması gerekmektedir. Kimi durumlarda idare tarafından kişiye olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap verilmemektedir. Bu gibi durumlarda başvuru tarihinden itibaren 30 günlük zımni ret süresi beklenilmeli ve sonrasında dava açılmalıdır. Bahsi geçen sürelere riayet edilmesi son derece önemli olup, sürelerin kaçırılması davanın reddedilmesi sebebidir. Söz konusu ihmal nedeniyle davanın reddedilmesi durumunda ise yargılama giderleri ile karşı vekalet ücreti davacı üzerinde bırakılmaktadır.
Dava açılırken dava dilekçesinin titizlikle hazırlanması ve delillerin mahkemeye sunulması önem arz etmektedir. Dava dilekçesinde yürütmenin durdurulmasının talep edilmesi davacının lehinedir. Aksi halde davada bir karar verilinceye kadar kişinin yurt dışına çıkamama veya pasaport alamama hali devam edecektir. Bu sebeple Mahkemeden yürütmenin durdurulması (YD Kabul) kararı alınması zaruridir.
Yürütmenin durdurulması talebinin tek başına yapılmış olması bu hususta YD kabul kararının verileceği anlamına gelmemektedir. Zira Kanuna göre yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için "İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması" ve bu şartların varlığının ispatlanması gerekmektedir. İdare karşısında daha güçsüz durumda olan vatandaşın iddialarını ispatlaması çoğu zaman zordur. Ancak dava dilekçesinin doğru şekilde kurgulanması durumunda İdare Mahkemelerince rahatlıkla dava konusu idari işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilmektedir.
05.03.2024 tarihinde Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından müvekkilimiz hakkında YD kabul kararı verilmiştir


Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından verilen YD kararı da 02.04.2024 tarihinde ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 10. İDARİ DAVA DAİRESİ tarafından onanmıştır (idarenin YD kabul kararının kaldırılması talebi reddedilmiştir).

Esas hakkında davayı gören mahkemenin yürütmenin durdurulması karar vermesi üzerine idarenin kararı uygulaması için 30 günlük bir vakti bulunmaktadır. Davalı idarenin YD kabul kararına itiraz etmiş olması kararın gereğini yerine getirmeyeceği anlamına gelmemektedir. Karar verildikten sonra kararın bir örneğiyle birlikte gereğinin yapılması talepli bir dilekçenin davalı idareye sunulması işleri hızlandıracaktır. Dilekçenin verilmesi sonrasında genellikle 30 günlük sürenin bitmesi beklenilmeden davacı hakkındaki sınırlama kaldırılmaktadır. Böylece davacı, davanın esası hakkında bir karar verilmesini beklemesine gerek kalmadan pasaportunu alabilmekte ve yurt dışı seyahatlerini rahatlıkla gerçekleştirebilmektedir.
Bölge İdare Mahkemesi kararı sonrası dosyanın tekemmül ettiği de düşünüldüğünde genellikle davanın esası hakkında kısa bir süre sonra kabul kararı verilmektedir. İdare Mahkemeleri esasa ilişkin kararlarında "...Anayasanın 23. maddesinde, vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin sadece suç soruşturması veya kovuşturması sebebine bağlı olarak ve ancak hakim kararıyla sınırlanabileceğinin hüküm altına alındığı, davacı hakkında Mahkemece verilmiş adli kontrol kararının bulunmadığı gibi hali hazırda davacı hakkında yurt dışına çıkış yasağı yönünde alınmış bir hakim kararının da bulunmadığı, davalı idarece davacıya pasaport verilmesine engel teşkil eden idari tahdit kaydının konulmasını gerektirir somut, hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgeye dayanan sebeplerin ortaya konulamadığı, aksi durumun kabulünün davacının Anayasal hakkı olan seyahat hürriyetinin engellenmesi sonucunu doğuracağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır..." şeklideki gerekçelerle bir çok defa davacının lehine kararlar verdiğini görmekteyiz.
Comments